4.11.2024

BOVA SAHNE... Mis Sokak'ta Bir Parantez

Fotoğraflar ve Yazı: Uygar Bulut Haberi Oku

  • BOVA
  • Kemal Erdem (üst katta), Sami Boran Koçoğlu (alt katta)
  • Duygu Soylu, Önder Foçan, Tolga Erzurumlu
  • Ceyda Köybaşıoğlu, Angelika Niescier, Selen Gülün
  • Deniz Güngören, İpek Göztepe, Sinan Altıparmak
  • Selin Altıparmak, Duru Tuna, İpek Göztepe
  • Gülşen Sancaktar, Sami Boran Koçoğlu
  • Gülşen Sancaktar, Sami Boran Koçoğlu
  • Sami Boran Koçoğlu, Koray Kesik
  • Sami Boran Koçoğlu, Gülşen Sancaktar
  • Sami Boran Koçoğlu, Hazal Yıldırım, Kemal Erdem
  • BOVA
  • Koray Kesik
  • Sami Boran Koçoğlu
  • Çağıl Kaya, Koray Kesik
  • Cem Aksel, Çağıl Kaya, Volkan Topakoğlu, Tamer Temel, Ercüment Orkut
  • Stuart Dickson, Camille Holzer
  • İpek Göztepe, Sinan Altıparmak, Deniz Güngören, Ömer Nafiz, Duru Tuna
  • Fiti, Seçkin Erdi, Mahdy Alkelany, Volkan İncüvez
  • Kürşad Deniz
  • Deniz Güngören, Barış Büyükyıldırım
  • İpek Göztepe, Sinan Altıparmak, Deniz Güngören, Barış Büyükyıldırım, Ahmet Baver Aydemir
  • . Ülkü Aybala Sunat, Ceyda Köybaşıoğlu, Monika Bulanda, Şirin Soysal, Selen Gülün, Angelika Niescier, Dilek Sert Erdoğan

                                         

Hayat Caz'a çok benzer... En güzeli doğaçlayınca olur. / George Gershwin

                                               …Çoğunlukla hızlı oldu; fotografik karar, aynı caz kararları gibi, ani olmalıdır. / Dennis Stock

 

         Alternatif müzik sahnelerinin sayısının bir elin parmağını geçmediği ve Taksim'in çeşitli açılardan kültürel dokusunu yitirdiği zorlu bir dönemde, hem dinleyicilere hem de müzisyenlere şifa gibi gelen bir mekân oldu Bova. Kuruluş aşamasında ses sistemi tercihinin samimi bir jestle mekânda sahne alacak çeşitli müzisyenlere bırakılması hem provaların hem konserlerin daha keyifli geçmesini sağlıyor. Tabii ki bu tatmin nihayetinde dinleyiciye de sirayet ederek tüm mekânı sarıyor. Ağırlıkla caz performanslarının hayat bulduğu Bova'da, kendinizi blues, rap, funk, elektronik gibi türlerde füzyon veya çeşitli deneysel işler dinlerken; kulağınıza bir halk ezgisi yahut kadim bir ilahi sızarken bulabiliyorsunuz. Mis Sokak'a sıkışmış bu küçücük sahne misafirlerini çok farklı coğrafyalarda gezdiriyor.

         Giriş katında günlük yemeklerini tadabileceğiniz, üst katında enfes performanslara şahit olabileceğiniz Bova, bir yandan da bunlardan çok ötesi; son derece kıymetli bir müzik kültürünün devamı, aktarıcısı aslında. Cumhuriyet öncesi dönemden sekerek 55'te Hilton'un ‘'resmi'' müziği olarak sınıf atlamış bir halde yeniden beliren caz, 70 ve 80'lerin toplumsal dönüşümü ve politik haletiyle gözlerden kaybolup 90'lara doğru festivaller ve caz kulüpleriyle yeniden kente dönüyor. Dinleyiciyle hemhal olma şansları çoğalan müzisyenlerin hem arzuları hem ürettikleri hem de sayıları artıyor ve memlekette kendilerine bir patika açabiliyorlar. Takip eden yıllar içinde caz, artan dinamik dinleyici kitlesinin de itkisiyle Türkiye'de kendi diasporasını oluşturuyor. İşte Bova, bu uzun yolculuğun son domino taşlarından biri olarak eklemleniyor İstanbul'a.

         Ana akım işlere ev sahipliği yapmıyor olmak ekonomik açıdan her daim zorlayıcı bir tercihtir. Ancak aynı zamanda yine bu çizgi dışı varoluş sayesinde hep kendine özel, yaren bir kitleyle beraber yürümüştür o taşın altına elini sokanlar. Bova da tam olarak bunu yapıyor ve size bir ticari alternatif sunup mekân-müşteri ikiliğini esas almak yerine kendi müziğinin, varoluşunun, estetiğinin ve gündeliğinin peşinden gidiyor. Tam da bu sebepten yanında müşterilerinden çok, müzik etrafında beraberce yolculuğa çıktığı gönüldaşlarını, müdavimlerini buluyor. Ve daha da güzeli, bu birliktelik sadece misafirler ve mekân ile sınırlı kalmıyor, müzisyenler de onlara katılıyor. Çok cüzi miktarda katkılarla yetkin ve yenilikçi insanları dinleme fırsatı bulmanız bir yana, size tek adım mesafede çalan müzisyenlerle performansın parçası oluyor, dilerseniz konser sonlarında kendinizi onlarla sohbet ederken bulabiliyorsunuz. Böylece Bova sadece mekân - müşteri ikiliğini kırmakla kalmayıp, müzisyen - dinleyici ikiliğini de kırıyor, herkesi aynı paranteze alıyor… Ve arttırıyor; cazı yeniden sokağa çağırırken ekonomik eşiği de olabildiğince sokakta tutup müziğin ayrıcalıklı bir zümrenin tekelinde olmadığına işaret ederek bize cazın köklerini hatırlatıyor.

         Bova fikrinin tohumları Ahmet'in (Aydemir) bir süre için gittiği İtalya'dan Ağustos 2017'de dönmesiyle atılıyor. Müdavimi olduğu Beyoğlu'nun alabildiğine dönüşmeye devam ettiğine tanık olunca, tüm ‘'olmaz'' seslerine rağmen yeni bir mekân fikrini arkadaşı Koray'la (Kesik) paylaşıyor Ahmet. Çok geçmeden diğer iki Beyoğlu müdavimi İncilay (Erdoğan) ve Sadık (Çayan) da onlara katılıyor. Mevcut politik iklimle asıl mesleklerinde alanları daraltılan dört arkadaşın yeni bir soluk alma isteği Bova'ya hayat veren diğer bir unsur da aslında. Kısa süre içinde, hali hazırda İran restoranı olan bir mekan bulunuyor. Beyoğlu'ndaki amansız dönüşümün aksine mekânı ‘'inşaa etmek'' yerine kazarak başlıyorlar işe; zemine kaplanan seramikler sökülünce şaşırtıcı bir güzellik çıkıyor altından. Duvardaki 6-7 cm kalınlığındaki çimento kırılınca mekânın orijinal malzemesi kırmızı tuğla, tavandaki asma kartonpiyerler sökülünce de masif ahşap tavan çıkıyor altından. Adeta binayı geri çağırıyorlar gömüldüğü betonun altından ve kolektif bir sürecin ardından şekilleniyor Bova. Teknik birçok düzenlemeyi müzisyenlerle beraber yapıp bazı kararları beraber alıyorlar, duvarları caz sever bir dinleyicinin tabloları yahut bir müzisyenin hediyesi olan saksafon kaplıyor. Bir sergi alanı da olabiliyor Bova, bir film seti de. Bu birliktelik, Beyoğlu'nun unutturulmaya çalışılan kültürel hafızasına alçak gönüllü bir tersine müdahale anlamına da geliyor. 6 Ekim'de 1 yaşını dolduran Bova, iyi müzik dinleyicisini Beyoğlu'na geri çağırıyor!