20. yüzyılın ikinci yarısında gelir dağılımında arta gelen eşitsizlikler sonucunda insanlar büyük şehirlerin farklı alanlarında yaşamaya başladılar. En basit toplumsal hizmetlerin dahi sağlanamadığı gettolarda işçi sınıfı ve işsiz insanlar yaşam alanları oluşturmaya başlarken, sermaye sahibi gruplarsa merkezde lüks içinde yaşamaya devam ettiler.
Yaşam alanlarındaki bu ayrım ilk safhalarda fiziksel bir görünüm taşımamaktaydı. Ancak geçtiğimiz 20 yılda büyük şehirlerde nüfusun hızla artmasının bir sonucu olarak inşa edilen sitelerle birlikte bu ayrım fiziksel bir görünüm kazandı.
Etrafı duvarlarla çevrili, güvenlik görevlileri ve kameralarla izlenen, yabancıların içeriye sokulmadığı bu yaşam alanlarının inşasıya gelir dağılımındaki eşitsizlikler hiç olmadığı kadar görünür hale geldi.