23.04.2024

TRANS* MİSAFİRHANESİ

Fotoğraflar: Damla Atak Haberi Oku

  • Onur ve Emir, İstanbul'a gelmeden önce kalacak yerleri olmadığı için bir hafta Ege Üniversitesi acil servisinde uyumuşlar. Sonra İstanbul'a gelmişler. Onur'un bir arkadaşı İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği’nden bahsetmiş. Dernek de onlara yardımcı olmuş ve trans misafirhanesine yerleşmişler. Burada kaldıkları süre içerisinde iş buldular ve hayatlarını bir düzene soktular. Birbirlerine olan sevgileri sayesinde birçok zorluğun üstesinden geldiler. Şu anda her ikisi de çalışıyor ve İstanbul dışında başka bir şehirde yaşamlarına devam ediyorlar.
Fotoğraf: Damla Atak
  • Avşar, çarka çıkmadan önce hazırlanıyor. “Günlük hayatımızda o kadar çok horlanıyoruz ki. Hiçbir güvenliğimiz yok ve bu iş içinde olmanın bedelini çok ağır ödeyerek yaşıyoruz. Hep görünmez olmak zorunda kaldım. Saklamaya çalıştım, makyaj yapmadım, kapalı elbiseler giydim ama olmadı. İnsanlar sadece bizim de insan gibi yaşamamıza izin versinler” diyor.

Fotoğraf: Damla Atak
  • Krano 21 (solda) ve Mesha 23 (sağda) yaşında. Suriye'de savaştan kaçıp geldiler. İkisi de makyöz. Yaklaşık 6 aydır Türkiye'de yaşıyorlar. Lübnanlı şarkıcı Carole Samaha gibi ünlülere makyözlük yapan Mesha, Şam civarında tehlikeli bir bölgede yaşadığından, savaşın geliyorum dediği günlerde, daha liseyi bitiremeden terk etmiş ülkesini. Beyrut’ta 4 yıl makyözlük yapıp Mısır’a geçmiş. Mısır’da direniş başlayıp işsiz kalınca Arabistan'a ve orada çalışma izni alamayınca da, İstanbul’a gelmiş. İstanbul macerasını şöyle anlatıyor: “Arabistanlı bir arkadaşım bana iş vaadinde bulunmuştu. Ancak buraya geldiğimde gey olduğum için beni çalıştırmadı. Üç ay Taksim’de kiralık bir evde yaşadım. Param bitince sorunlarım artmaya başladı. Tanıştığım biri aracılığıyla buraya, misafirhaneye geldim. İş istiyorum.”

Fotoğraf: Damla Atak
  • Krano, gey görünümünde olduğu için aylarca hapis yattığını, hapishanedeyken saçlarının kesildiğini ve kendisine işkence yapıldığını anlatıyor. İstanbul'da dolaşırken gördüğü bir perukçu dükkânında peruk denerken, eski saçlarını ve eski görünümünü özlediğini söylüyor.

Fotoğraf: Damla Atak
  • Avşar'ın, “hayatımdaki tek dostum, her şeyim” dediği köpeği Ela. Birlikte olduğu zamanlar içinde yanından hiç ayırmamış.

Fotoğraf: Damla Atak
  • Avşar, seks işçisi olarak çalışırken maruz kaldığı şiddet ve saldırılara karşı kendini hep korumak zorunda kalmış. “Herkes sadece, kolayca suçluyor. Arkasını, nedenini hiç düşünmüyor. Acıyarak bakanlar oluyor, hakaret edenleri de çok duydum, şiddete de maruz kaldım” diyor. 
Fotoğraf: Damla Atak
  • Avşar, uzun yıllardır İstanbul'da yaşamış ve seks işçisi olarak çalışmış. Geçim sıkıntısı ve barınacak yer konusunda çok zorluklar çekmiş. “Çok ama çok zor bir hayatım oldu ama yine de mücadeleden asla vazgeçmedim. Keşke imkânlarım olsaydı ve başka türlü bir hayat yaşasaydım” diyor.

Fotoğraf: Damla Atak
  • Krano, üniversite mezunu. Askere gitmek ve savaşa dahil olmak istemediğini anlatıyor. Savaştan evvel de bir savaş yaşadıklarını, tacizlerin, tehditlerin, şiddet ve sataşmaların arttığını söylüyor. Suriye'den kaçarken yanında getirdiği rengarenk iplerle bileklik ve saç örgüleri yaparak para kazanmaya çalışıyor. Krano, geçimini sürdürebileceği bir iş istiyor ve tek hayali Almanya'ya iltica edebilmek.

Fotoğraf: Damla Atak
  • Burcu (solda) 28 yaşında. Uzun süredir ailesini görmüyor ve sokakta şiddete, tacize maruz kalmış. Ekonomik sıkıntıları var. Bu sebeple trans misafirhanesinde barınıyor.

Fotoğraf: Damla Atak
  • Türkan ve Avşar, kısa zaman dilimlerinde, sorunlardan uzaklaşıp keyifli zamanlar da geçiriyorlar. Fotoğraf: Damla Atak
  • Onur, ailesinden fiziksel şiddet görmese de sözlü olarak çok baskı altında kalmış. 19 yaşında babasının arkadaşının tecavüzüne uğramış. Hala devam eden bir davası var. Okulda çok başarılı bir öğrenci olmasına rağmen Lenfoma kanserine yakalanmış. Tedavisi hâlâ devam ediyor. Hastalığı sebebiyle bir sene okuluna ara vermiş. Tecavüze uğradıktan sonra ise okulunu tamamen bırakmak zorunda kalmış. Okulu bıraktıktan sonra iş bulmuş fakat hastalığından dolayı işten çıkarılmış. Tecavüz olayının ardından sekiz ay boyunca İzmir 9 Eylül Üniversitesi’nde çok ağır ilaçlarla psikoterapi görmüş. Ağır bir travma geçirmiş. Onur, her şeye rağmen çok güçlü: “İnsan dibe vurmadan yükselemez. Elbet dipten çıkacağım bir gün. Çok düşündüm kendimi öldürmeyi ama ne olacak? Bittin, gittin.”diyor. Fotoğraf: Damla Atak
  • “Yapamadım çünkü insanlar bana izin vermedi” diyerek Boğaziçi Köprüsü’nden atlayıp yaşamına son veren trans kadın Eylül Cansın'ın adı, yeni açılan misafirhaneye verildi. Eylül Cansın Misafirhanesi’nde yirmi trans kadının kalabileceği yatakhane dışında sosyal merkez ve mutfak bulunuyor. Mesha, Alex ve Seda, el birliğiyle yeni açılan misafirhaneyi düzenliyorlar.
   Alex (ortada) 23 yaşında. Üniversiteye hazırlanırken açıklamış ailesine gey olduğunu. Ailesi   kabullenemeyince bağları kopmuş. Altı ay önce ayrılmış Şam’dan. Alex, “Eskiden neşeliydim. Bütün bunları yaşadıkça ve düşündükçe hüzünlü hale geliyor insan.” diyor.
Fotoğraf: Damla Atak
  • Misafirhanede bazı zorlukların aşılması için dayanışmanın çok önemli olduğunu düşünüyorlar. Avşar, Seda, Gülşen ve Türkan, gelen yardımlar sayesinde birlikte yemek yapıyorlar.

Fotoğraf: Damla Atak
  • Türkan 57 yaşında. Henüz altı yaşındayken ilk tepkiyi o da ailesinden almış. “Annemin elbiselerini giyiyordum ve onun rujunu sürüyordum. Geçmedi ve şiddetle gelişti” diyor. Bir süre sonra aile ve toplum baskısına dayanamayarak 29 yaşında evden ayrılmış. İş aramış fakat bulamamış ve seks işçiliği yapmak zorunda kalmış. “Devlet bize böyle bir barınma hakkı tanımadı. Burası olmasa ben ne yaparım bilmiyorum” diyor.

Fotoğraf: Damla Atak
  • Seda 43 yaşında. Altı aydır misafirhanede kalıyor. O da ilk tepkiyi toplumdan önce aileden almış. Önce babası tarafından okuldan alınmış. Sonra bir poşet fabrikasında çalışmaya başlamış. Hayatının en ağır travmasını henüz ergenlik yıllarında yaşamış; çalıştığı yerde cinsel istismara uğramış. Ailesinin tepkisi de artınca Manisa'dan önce İzmir'e sonra İstanbul'a gelmiş. İş bulamamış, çalışamamış ve seks işçiliği yapmak zorunda kalmış. Öncesinde sokaklarda ve Maçka Parkı'nda yaşamış. Daha sonra parkta tanıştığı bir kadın yardım etmiş ve bir süre onun evinde yaşamış. Depresyon tedavisi görüyor bu günlerde. Misafirhanede çok mutlu olduğunu söylüyor. “Aile sevgim yok, gelirim yok, maaşım yok. Burası olmasa ben çoktan ölmüştüm” diyor.
Fotoğraf: Damla Atak
  • Avşar, misafirhanede yaşayanlar için börek yapıyor. Gülşen ise kısa bir süre önce misafirhaneye yerleşti. Sokakta şiddete ve tacize maruz kalan Gülşen, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Üç arkadaşımla birlikte meydanda kurulan ramazan sofrasında yemek yedik sonra kalkıp yürümeye başladık. Birden enseme tokat attı biri, ben etrafıma bakındım kim attı diye bir kız “ben attım” dedi. 20 yaşlarında başka bir kız daha enseme tokat attı. Sonra enseme tokat atan kızın saçını çektim, kolunu ısırdım, birden on kişi koşup bana vurmaya başladı. Polis çağırdılar. İki resmi, bir sivil polis geldi. “Ne ayaksın sen?” dediler. Gey olduğumu söyledim, bana “sen top musun?” dedi. Kusmam gerekti, önce izin vermedi sonra kustum. Üniformalı polis yüzümü yıkamam için su verdi, sivil polis izin vermedi, “dön arkanı” dedi. Ambulans geldi, o an sağlık memurları bana baktı sonra hastaneye götürdüler. Meydanda gey olduğumu söylediğimde, sivil polis ceza kesmekle korkuttu beni.”
Fotoğraf: Damla Atak
  • Avşar, bir dönem madde bağımlısı olarak Tarlabaşı'nda çok zor koşullarda yaşadığı bu odada tek başına yaşam mücadelesi vermiş. Trans misafirhanesi sayesinde her şeyi geride bırakarak yeni bir başlangıç yaptı. Şu anda İstanbul dışında yaşıyor. Fotoğraf: Damla Atak
  • Okşan 46 yaşında.16 yaşında cinsel kimliğini belirledikten sonra evinden ve ailesinden ayrılmak zorunda kaldı. Tarlabaşı semtinde tesadüfen çöken binanın altında kalıp üç sene yürüyemedi ve maddi sıkıntılardan dolayı trans misafirhanesine yerleştirildi. Psikolojik rahatsızlıkları ve çeşitli sağlık sorunları var ve bu yüzden çalışamıyor. Harbiye'de yürürken hiç tanımadığı insanlar tarafından bıçaklandığını ve bu insanların bulunamadığını, artık sokakta yürümekten korktuğunu anlatıyor. Bazı doktorların kendisini tedavi etmek istemediğini ve ötekileştirildiğini düşünüyor. Fotoğraf: Damla Atak
  • Burcu'nun yaşadığı şiddet ve taciz olayları nedeniyle Bakırköy Ruh ve Sinir hastalıkları hastanesinde tedavisi sürerken, abisi tarafından hastaneden çıkartıldı. Ailesinden ölüm tehditleri aldı. Şu anda nerede yaşadığı ve durumu hakkında bir şey bilinmiyor. Fotoğraf: Damla Atak
  • Onur 22 yaşında, Emir ise 24. Onur, cinsel yönelimini dört, beş yaşlarında fark etmiş. Ailesi tarafından eşcinsel olduğu için evden kovulmuş. Ölüm tehditleri almış. Emir ile İzmir'de tanışmışlar. Emir de ailesi tarafından dışlanmış. Emir ve Onur, bu zorlu yolculuğa birlikte çıkmaya karar vermişler. İzmir'den sonra geldikleri ilk yer İstanbul ve trans misafirhanesi olmuş. Onur, “Birbirimizi bu kadar sevmeseydik bu gücü bulamazdık ve bu zorlu yolculuğa çıkamazdık” diyor. Fotoğraf: Damla Atak

İstanbul LGBTİ (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans*, İnterseks), özelde trans sorunları için çalışan LGBTİ bireylerin insan haklarını destekleyen ve koruyan, trans bireyler tarafından kurulmuş ve sürdürülen bir taban örgütü. İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği, 2007'den beri aktif çalışan, 2011'den bu yana da resmi bir dernek olarak faaliyetlerini sürdüren İstanbul'daki ilk trans odaklı sivil toplum girişimi olma özelliğini taşıyor.

İstanbul LGBTİ, bir grup trans aktivist tarafından LGBTİ bireylerin haklarını savunmak, ayrımcılık ve şiddetle mücadele etmek, hukuksal ve psikolojik destek sağlamak, yasal görünürlük elde etmek ve nefret cinayetleri ile mücadele etmek gibi amaçlarla kuruldu.

Dernek bileşenleri, LGBTİ bireylerin yaşadığı bu sorunlara karşı verdiği siyasi ve hukuki mücadelenin yetersiz kaldığını ve yeni alanların açılması gerektiğini fark ederek 2012 yılında, Türkiye ve dünyada bir ilk olan Trans Misafirhanesi'ni açtılar. İstanbul'da Tarlabaşı semtinde açılan misafirhane maddi zorluk yaşayan, sağlık durumu kötü ve kalacak bir yeri olmayan transseksüellere, eş cinsellere ve savaş mağduru LGBTİ mültecilere ev sahipliği yapıyor.

Ne yazık ki trans kadınların birçok konuda hiçbir seçim hakkı yok. Bu sebepten seks işçiliği dışında fazla alternatifi olmayan trans bireyler, aynı zamanda barınma konusunda da birçok zorlukla karşılaşıyorlar. Trans bireyler barınacak yer bulamamanın yanı sıra yüklü kiralarla başbaşa kalıyor ve ev satın alma ya da kiralama konularında da ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Devletten talep edip alınamayan hizmetleri bireysel destekler ve sivil toplum örgütlerinin yardımlarıyla sağlamaya çalışan Trans Misafirhanesi, trans bireylerin barınma sorununa geçici de olsa bir çözüm oluşturuyor.

Bu fotoğraf serisi, transfobik ve homofobik söylemlerin azaltılarak bu bireyler üzerinde ayrımcılığı ve ötekileştirmeyi yok etmek, trans bireylerin toplum içerisindeki görünürlüğünün ve alternatif barınma alanlarının devlet tarafından yapılan yasalarla desteklenerek artmasını sağlamak ve toplum içerisinde yaşayan insanların bu konuda farkındalığını geliştirmeyi amaçlıyor.

Gezi olaylarında görünürlükleri daha da artan trans bireyler için tek bir slogan vardı: 'Ya hep beraber, ya hiç birimiz!' Hep birlikte barış içinde yaşayacağımız, nefret cinayetlerinin ve suçlarının olmadığı bir ülke umuduyla...

 

Bu fotoğraf sergisi,4 Ocak 2015' de yaşamına son vererek aramızdan ayrılan trans* kadın Eylül Cansın'a ithaf edilmiştir.

(Türkiye'de, trans kimliğin tanınmaması, yasal korumanın sağlanmaması, hükümetin cinsiyet kimliği konusunda herhangi yasal korumaya gitmemesi şiddet vakalarının sayısını arttırıyor ve dolayısıyla cinayetle sonuçlanan vakalar da artıyor. Türkiye'de 2009-2014 yılları arasında 34 trans kadın nefret cinayetinin kurbanı oldu.)

*Trans: Bu terim transseksüel ve travesti gibi cinsiyet kimliği konusunda ayrıştırma yapmamak adına seçilen bir üst kimlik ve şemsiye terimidir. 

(Bu seri istanbul LGBTi Dayanışma Derneği'nin katkılarıyla hazırlanmıştır.)